21 Mayıs 2012 Pazartesi

Şarkılarda hasret neden hiç dinmiyor?


Kimilerimiz arabesk müziği fazla acı yüklü olduğu için beğenmediğini ifade ederken, müziğimizin her türünde hakim tonun nostalji, kaybediş, kavuşamama, severken ayrılma, terk eden ama her daim sevilene öfke ve lanet, sevgisinin ne kadar benzersiz olduğunu ve değerinin bilinmediğini vurgulama olduğunu düşünüyorum. Biz, kadın ve erkeği birbirlerinden ayırıp uzaklaştırdıkça, aşkı ve sevgiyi ancak izinle yaşanır hale getirip, bir kere yaşamayı düşündüğün kişiyle de ömür boyu sürdürme zorunluğu koydukça kendimize yabancılaşıyor ve doğanın enerjisinin önüne set çekip barajlar kurdukça, yaşamı hepimiz için soluk, tatsız ve çekilmez hale getiriyoruz. Acıya alışanlar için yaralarını yalamanın verdiği tuhaf zevk sevmenin, öpüşüp koklaşmanın, sevgiliyle ve hayatla dans etmenin zevkinin önüne geçiyor. Doğamızın bu ilk isteklerinin ayıp, utanç, yasak, günah kırbaçlarıyla sürekli cezalandırılması, olgunlaşmamızı engelliyor, yaşamın diğer sorunlarına; toplumsal eşitsizliklere,  ekonomik sıkıntılara, eğitimsizlik ve mesleksizliğin yaygınlaşmasına, bireylerin toplumun sorunlarına sahip çıkmak için bir araya gelememesine elimizi uzatmamızı, çözüm aramaya başlamamızı engelliyor. Gözlerimiz dışarıya acılar perdesinin arkasından baktığından, biraz çocuksu ve siyah-beyaz dışındaki tonlara karşı kör kalıyoruz.