23 Haziran 2016 Perşembe

Akıl Üzere İş Görmek

Her şeyin yaratıcısı Tanrı mutlak akıl, zeka, bilgi ve öngörü sahibi olmalı aynı zamanda. Onun yaratımının cüzi de olsa akıl yoluyla anlaşılabilmesinin bir nedeni de bu olmalı. Her şey sebep-sonuç zinciri içinde, bilgiyle donanmış akıl ve sağduyuyla kavranabilecek şekilde ortaya çıkıyor, meydana geliyor. Bugünkü bilgimiz belki her şeyi kavramaya yeterli değil, ama bir gün, bilgi açığımızı giderince, kavrayışımız artınca, görüş açımız değişince, yani öğrenince çoğu şeyin nedenini anlayabileceğimize dair güven veriyor yaratılışın şekli ve arkasındaki gücün sınırsız oluşu. Sürekli sormak, araştırmak, öğrenmek, bilgi edinmek, bilinenlerin sınırlarını genişletmek mutlak akıl sahibi Yaratıcı'ya karşı en başta gelen görev, aklın diyeti bir bakıma. 

Bu cümleden hareketle, inananların kutsal kitaplarını da her çağda yeni bir gözle incelemeleri, hatta sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum. Evrenin sonsuzluğuna, madde ve enerjinin karmaşık ve birbirine dönüşümlü yapısına, evrenin dokusuna sinmiş bilgi düzeyine, insan bilgisinin artış hızına, ihtiyaçların her çağda değişmesine ve özellikle içinde bulunduğumuz bilgi çağındaki genişlemesine bakıldığında, zamansal ve mekansal anlamda kısıtlı kalması zorunlu eski/eskiyen okumaların yeni anlamların, yeni yorumların önünü kesmemesi gerektiği açık. Bir Yaratıcıya inananlar için aklı kullanmak her şeyden önce geliyor, çünkü Tanrı/Allah akıllı ve aklın sahibi. Tüm kainat ve yaratılmışlar ise akılla ve bilgiyle yoğrulmuşlar; her şey ancak bilgeliğin hakim olduğu bir evrende varlığını sürdürüyor. Eğer böyle olduğuna inanıyorsak, her şeyi sorgulamamız, günümüzde  bilimsel yöntemden, tecessüsten korkmamamız, hatta bu yaklaşımı bir görev bilmemiz gerekir. Öyle değil mi?

Hiç yorum yok: