28 Aralık 2022 Çarşamba

Küresel Bilgi İndeksi

 

Son zamanlarda başta kimi İslam ülkeleri olmak üzere tutucu yönetimlerin kadın erkek ayrımı üzerinden, bilerek veya bilmeyerek toplumu bölme ve kendi kafalarındaki din modelini hakim kılma çabalarını izliyoruz. Taliban'ı biliyorduk, ama  kadınların ve kız çocuklarının okula gitmelerine yasak koyma noktasına gelebileceklerini sanırım çoğumuz düşünmüyordu. Konunun insan hakları ve eşitlik yönünden kabul edilemezliği bir yana (ki bu konuda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne imza koymuş tüm devletlerin harekete geçmesi ve bu rejimi kararından vazgeçirmeye ikna etmesi gerekiyor) ülke nüfusunun yarısını cehaletin ve kaba propagandanın eline bırakmak (çocukların eğitiminde annelerin ve genelde kadınların rolünü de düşününce), gelecekte ülkenin yönetilemez hale gelmesine, yoksulluk ve eşitsizliğin yaygınlaşmasına, ekonomik ve askeri gücünü iyiden iyiye kaybetmesine ve nihayetinde emperyal devletlerin ve komşu ülkelerin hakimiyetine girmesine neden olacaktır. Tabiat boşluk kabul etmez ve evrim kuralları genel geçerdir ve affetmez. Günümüzde dünya ülkelerinin vermekte olduğu mücadele artık en azından vatandaşlar arasında kadın erkek, zenci beyaz, şu veya bu etnik köken, din, inanç vs gibi ayrımların ve ayrımcılıkların aşılmasını ve fırsat eşitliğinin sağlanarak herkesin potansiyelini geliştireceği ve kendi seçimlerinin sorumluluğunu alabilecek, yaratıcılıkları iğdiş edilmemiş bireyler olarak yetiştirilmelerini dayatıyor. 

Bir başka örnek İran. Günümüzde hala "kadınlar başını örtmeli" dayatmasıyla rejim, toplumda karışıklıklara, nedensiz acılara ve üzüntülere neden olmakta. Yozlaşmanın hep kadından başlatılması ve kadınla özleştirilmesi ülke yönetimindeki gerçek suistimallerin, beceriksizliklerin ve başarısızlıkların üzerinin örtülmesi amacını taşıyor. Oysa İran tarihiyle, kültür ve uygarlığıyla, bilimsel başarılarıyla bu tür çağın gerisinde kalmış anlayışları çoğunlukla aşmış bir ülke.

Türkiyemizin bugün gündemini işgal eden sorunlara bakınca,  siyasi alanda koparılan fırtınalara bağlı toz toprağın görüş mesafesini son derece kısıtlamasına rağmen, ülkenin geleceğiyle ilgili asıl dert edilmesi gerekenin ve ülke için beka sorununun bilimsel yaklaşım, bilim eğitimi, teknolojik gelişme, yaratıcılık alanları olduğu görülecektir. Evet, ülkemiz yıllar içinde ekonomik büyüklük sıralamasında sadece göreli değil (diğer ülkeler büyüyüp Türkiye yerinde saydığı için değil), gerçek anlamda da gerileme (milli gelirdeki küçülme, sanayisizleşme, eğitim kalitesinin düşmesi vs) yaşamaktadır. Artan ekonomik sorunlar küresel boyuttaki iklim değişikliği, gıda ve enerji fiyatlarında artış, savaş ve göçlerle derinleşmektedir. Bunlar gibi sorunlar gündemi işgal etmekle beraber ülkenin insan gücünün yeterliliği, gelecekte ülkenin gelişmesi, refahı ve insanlarımızın mutluluğu için temel önemdedir. Ülkeler arası bilgi sermayesini karşılaştırma amacıyla UNDP'nin hazırladığı Küresel Bilgi İndeksi'nde (Global Knowledge Index; https://www.knowledge4all.com/ranking)  Türkiye 45.42 puanla, dünya ortalamasının altında kalmakta (46.47) ve Vietnam ve Arnavutluk'un arkasından 69. sırada yer alırken, üniversite öncesi eğitimde Malezya ve Fas'ın altında 87. sırada  (Dünya ortalamasının altında), üniversite eğitiminde ise yine Dünya ortalamasının altında ve bu sefer 132 ülke arasında, Çad, Ürdün ve Kamerun'un ardından 120. sırada yer almaktadır. 

Bu ülke, büyürken bir türlü potansiyelini gösteremeyen ve ülkenin, dünyanın ve insanlığın sorunları yerine suni iç sorunlarla boğuşarak enerjisini harcayan bir çocuk görünümü veriyor.

Hiç yorum yok: